hesabın var mı? giriş yap

  • sabah radyoda bu kuırumdan bir yetkilinin açıklamasına denk geldim. aşağı yukarı şöyle bir şeydi:

    "uçaklarımız artık suriye üzerinden uçmayacak. sağından veya solundan dolanacak"

    sağ sol ne lan, amk doğu batı bile demeye kafası basmayan ilkokul çocuğu gibi düşünen adamlara açıklama yaptıran şirket. he yavrum camiiyi geçince sağda di mi?

    ekleme: ahan da size kaynak

  • eğer yeterince uzun bir süre boyunca denersek * teorik olarak duvarın içinden geçebilmemiz mümkün.

    biz dahil evrendeki her şeyin %99,9'unun boşluktan oluştuğunu düşünürsek çok da şaşırmamamız lazım aslında buna. neredeyse tamamı boşluk olan şeyler nasıl birbirlerinin içinden geçemez? duvara yumruğumuzu vurduğumuzda örneğin, elimizdeki atomların çoğu boşluk, duvardaki atomların da... o halde niye maddelerin içinden geçemiyoruz?

    bunun olmayışının nedeni atom çekirdeği etrafında hiç durmadan dönmekte olan elektronlar. yumruğumuzu duvara vurduğumuzda aslında duvarın en üst yüzeyindeki elektronlar, aynı yükte olan elimizin üst yüzeyindeki elektronlara bir itme kuvveti uygular. bu itme kuvveti o kadar güçlüdür ki aslında gerçekte hiçbir şeye dokunamamıza neden olur. sadece yaklaştırmış oluruz. sonuç olarak elimiz kırılır, kanar ama duvardan geçmez. (bkz: #31823680)

    fakat asıl ilginç kısım burası. kuantum mekaniğine göre elektronlar sürekli hareket halinde olduğu için, biz yeterince uzun bir süre duvarın içinden geçmeyi denersek elbet bir zaman duvardaki elektronların arasındaki boşluklar ile vücudumuzdakiler birbirleri üstüne denk gelecek ve biz duvarın içinden geçebileceğiz! eğer birkaç tirilyon kere duvarın içinden geçmeyi denersek bu olasılık bunların birinde gerçekleşir ve kendimizi duvarın öteki tarafında buluruz. tabii bu yüz binlerce yıl alabileceğinden hala kapıyı kullanmak daha mantıklı.

  • bilkent universitesinde hukuk tarihi dersi verirken sinavin ortasinda arkadasinin kagidina bakmaya calisan bir ogrenciye "oglum neden ona bakiyosun o senden daha gerizekali" demisligi vardir.

  • haftada bir arızalanıyor, gün aşırı sefer sırasında yavaşlıyor, bazen iki durak atasında dur kalk gidiyor. arada elektrik kesildiği için denizin altında yolcularını indiriyor, denizin altındaki tüneli size yürüyerek geçirtiyor. zaten normalde bile 10 dk'da bir çalışıyor. bütün bunlar olurken, kalabalıkta, omuz omuza trenleri beklerken mesela biraz şikayet edin, hemen bir tane gürbüz sesli savunucu peydah oluyor:

    - beğenmeyen binmesin kardeşim.

    lan geri zekalı iyi de mümkün mü bu ?

    marmaray seferleri başladığında ido sabah 8'deki bostancı-yenikapı deniz otobüsü seferini kaldırdı. istanbul'un iki yakasının en önemli ulaşım merkezlerinden ikisi arasında sabah trafiğinin en yoğun olduğu saatler olan 7.30-9.30 arası çalışan bir tane bile gemi yok.

    ben bostancı iskelesine kadar sakin sakin 10 dakika yürüyüp gemiye biniyordum, yolculuk sırasında (uyuyup / kahvemi içip / kitap okuyup) 30 dakika sonra yenikapı'da inip yine sadece yürüyerek işime gidiyordum. şimdi önce 20 dakika yürüyüp (ya da yağmurda çamurda arabayla) e-5 üzerindeki metroya gidiyorum, oradan ayrılıkçeşmesi'nde aktarma yapıp marmaray ile yenikapı'ya geçiyorum. deniz otobüsü ile oturarak yaptığım ve yürüme dahil 45 dakika süren yol, hem koşturmaca, hem aktarma hem de ayakta sıkış tıkış metro-marmaray ile 1 saatten fazla alıyor.

    benim alternatifim yok ki. anadolu yakasında minibüs yolu ve civarındaki birçok kişinin karşıya geçmek için metro-marmaray'dan başka alternatifi mi var? bostancı-yenikapı deniz otobüsüm vardı sabah 8'de, artık yok. yine deniz otobüsü ile bostancı-kabataş yapıyordum arada, oradan tramvay ile geçiyordum, hatta hava güzelse yürüyordum, martı projesi sebebiyle o ihtimal de uzun bir süre yok. yahu hatta eskiden trenle haydarpaşa'ya gider, vapurla sirkeci'ye geçerdim arada, mis gibi deniz havası için. ama artık tren de yok, ne zaman açılacağı da belli değil. ondan sonra;

    - "biyinmiyin binmisin"

    deniz otobüsü çalışsa yanına yanaşmayacağım bunun da işte. neyse.

  • istanbul'un merkezi olmasını istemediğim ilçe. çünkü taksim'in merkez olduğu zamanlardan şimdiye nasıl geldiğini hepimiz biliyoruz. kadıköy'ün de öyle olmasını istemiyorum.

  • kahvenin şeker hastaları için insülin enjeksiyonlarının yerini alabilme ihtimalinin olması bunlardan biridir. ilgimi çektiği için buraya taşımayı uygun gördüm.

    kahve içenlerin kalp hastalığından, kanserden, felçten, solunum hastalığından, diyabetten ve böbrek hastalığından ölüm riskinin azaldığını gösteren çalışmaların yanında, (daha fazla ayrıntı için: https://www.theguardian.com/…disease-study-suggests) kafein'in yani dolaylı olarak kahvenin şeker hastalığının gelecekteki tedavisi için önemli bir yere sahip olduğu söylenebilir.

    işte aşağıdaki araştırma bunu detaylandırıyor:

    insülin kaleminin günleri sayılı olabilir. araştırmacılara göre, diyabet tedavisinin geleceği yemekten sonra kola yapılan bir vuruş değil, bunun yerine bir shot espresso olacak.

    bilim adamları, kan dolaşımında kafein algıladıklarında ilaç salgılayan yüz binlerce yapay hücre içeren bir implantla düzenli olarak iğneye ihtiyaç duyan diyabet hastalarının hayatlarını değiştirmeyi umuyorlar.

    diyabetik fareler üzerindeki testler, cildin altına yerleştirilen böyle bir implantın, kahvenin, çayın veya enerji içeceklerinin içindeki kafein tarafından, hayvanların kan şekeri seviyesini kontrol eden bir ilacın üretilmesi için tetiklenebileceğini gösterdi. dozu yükseltmek için bilim adamları daha güçlü kahve verdi.

    zürih'te isviçre federal teknoloji enstitüsü'nün ekibinden martin fussenegger, “bunu yaşam tarzınıza tamamen entegre edebilirsiniz” diyor. “glikozu geri almanız için günde ne kadar ilaca ihtiyacınız olduğuna bağlı olarak, sabahları ya da öğleden sonra bir çay ya da kahve içebilirsiniz."

    implant kısa süre içinde insanlar için hazır olmayabilir. fussenegger, gerekli testlerin yapılmasından önce on yıl kadar bir süre geçebileceğini düşünüyor ve yaklaşımın güvenli ve etkili olduğunu göstermek için denemeler yapıldığını belirtiyor. faka işe yaradığı takdirde, bu yöntem birçok diyabet hastasının ihtiyaç duyduğu düzenli enjeksiyonların yerini alabilir. implantın 6 aydan 1 yıla kadar değiştirilmesi gerekmeyebilir ve bu sayede normal hayatınızı geri kazanabilirsiniz.

    nature communications dergisinde yazan isviçreli araştırmacılar, glp-1 adı verilen bir diyabet ilacı üretmek için insan hücrelerini nasıl değiştirdiklerini anlatıyor. ilaç, kan şekeri seviyesini kontrol eden insülin üretmek için pankreastaki beta hücrelerini uyarıyor.

    yapay hücreler, kan akışında kafein moleküllerini algılayabilmelerini sağlayan bir "gen devresi" içerir. hücreler kafeini tespit ettiğinde, glp-1 üreterek reaksiyona girerler. implant, her biri yüzlerce yapay hücre içeren binlerce jel benzeri kapsülden oluşur. jel kapsüller, hücreleri bağışıklık sisteminden korur, ancak kafein ve glp-1'in dışarı çıkmasına izin verir.

    hücrelerin ne kadar iyi çalıştığını görmek için bilim adamları hücreleri, çeşitli seviyelerde kafein, çikolatalı milkshake, bitkisel çay, kola, siyah çay, red bull, starbucks kahvesi ve çeşitli hazır kahve kapsülleri ile içeceklere maruz bıraktılar. bitkisel çay ve çikolatalı milkshake'in hücreler üzerinde hiçbir etkisi olmazken; ancak diğer tüm içecekler, kafein içeriğine bağlı olarak glp-1'nin farklı miktarlarda üretilmesini tetiklemiştir.

    dünya çapında 400 milyondan fazla insan, tip 2 diyabetten etkilenmektedir ve kan şekeri düzeylerini kontrol etmek, durumu yönetmenin önemli bir parçasıdır. kafein gerektiren bir tedavi herkes için işe yaramasa da, bu yöntem günlük hayatta insanlar için oldukça iyi bir gelişme olabilir.

    kaynaklar:

    https://www.theguardian.com/…jections-for-diabetics

    https://www.theguardian.com/…disease-study-suggests 'den derlenmiştir.

  • geçtiğimiz gün vefat eden haldun boysan'ın canlandırdığı unutulmaz kurtlar vadisi karakterlerinden biri, konsey üyesi.
    haldun boysan'a allah'tan rahmet diledikten sonra hem canlandırdığı bu karakteri hem de kumarhaneleri inceleyelim biraz;

    malûmunuz, kurtlar vadisi karakterlerinin çoğu gerçek kişilerden esinlenilerek oluşturulmuştu ve tombalacı mehmet'in de ali fevzi bir'den esinlenerek ortaya çıkarılan bir karakter olduğu söylenmektedir.
    dizide önder zülfü koşal öldürüldükten sonra tombalacı mehmet, kumarhaneleri tamamen himayesi altına alıyordu.
    gerçekte de ömer lütfi topal öldürüldükten sonra onun ortağı ali fevzi bir, kumarhanelerin tek kralı olmuştu.

    konseyin en zayıf üyesidir.
    karısının israil ve mossad ile olan sağlam bağlantıları sayesinde büyüyebilmiştir tombalacı fakat konseyin bana göre mehmet karahanlı'dan bile güçlü olan üyesi laz ziya ile düşman olunca bu sonun başlangıcı olmuştur tombalacı mehmet için.

    süleyman çakır, laz ziya'nın damadı olduğu için kayınpeder - damat bir olup güç dengelerini bozmasın diye karahanlı tarafından çakır'ın ve laz ziya'nın karşısına koyulmuştur aslında.
    tamamen laz ziya'nın sorumluluğunda olan silah işine girip sehem kurar ve her şeyi eline yüzüne bulaştırır. konseyde laz ziya ile tartışınca ona gücü yetmediği için hıncını süleyman çakır'dan çıkarmak ister ve kumarhanesini taratır. burada çakır'ın kardeşini öldürür.
    mehmet karahanlı, onu gürcistan'a göndermek istese de daha sonra kalemini kırar.
    ve süleyman çakır, kumarhanesindeki oyun masasına ellerinden ve ayaklarından bağladığı tombalacı mehmet'i sopayla vura vura öldürür.

    özetin özeti olarak anlattığım bu karakter de bize birçok mesaj vermektedir aslında.
    türkiye'de özellikle 90'lı yıllarda zirve yapan mafya - derin devlet ilişkisini gösteren önemli karakterlerden biridir. nitekim bir şey daha gelir başına: bütün suçlar kalemi kırılan adamın üzerine yıkılır!
    tıpkı susurluk kazası sonrasında bütün suçların abdullah çatlı'nın üzerine yıkılması gibi.
    dizide de medyanın cevap aradığı ne kadar faili meçhul olay varsa hepsi tombalacı mehmet'in üzerine yıkılmıştır. medya, süleyman çakır'ın illegal bir kumarhanesi olduğunu bile unutmuştur.

    kumarhaneler türkiye'de 1996 yılında refah - yol hükümeti tarafından kapatılır. o zamanki slogan ise şudur:

    " turist döviz getirir, ahlâk götürür! "

    aslında sadece necmettin erbakan ve destekçilerinin onayladığı bir yasak değildir bu. o dönem gazetelerini incelerseniz sürekli insanların kumar borçları yüzünden intihar ettiklerine dair haberler görürsünüz. bir sürü faili meçhul cinayetler ortaya çıkar ve çoğunun kumar borcu vardır. bu haberler artık kumarhanelere karşı tepki oluşmasını sağlar.
    yani toplum ve medya kumarhanelerin kapatılması için destek vermişlerdir erbakan hükümetine. fakat resmî olarak kapatılan bu kumarhanelerin illegal şekilde varlıklarını devam ettirdiklerine dair de sürekli haberler çıkmıştır daha sonrasında.
    yeşil lakaplı mahmut yıldırım'ın bazı kişilerin istanbul'daki kumar borçlarını kapattırdığı geçer çeşitli itiraflarda. yine abdullah çatlı'nın da aynı şekilde.
    abdullah çatlı'nın susurluk kazası'nda ölümü de bu yıla, 1996'ya denk gelir.

    yeşil, yine 96'da şam'a gider ve bir daha kendisinden haber alınmaz.

    sabancı suikasti de bu yıl gerçekleştirilmiştir.

    2 mart 1996'da abd dışişleri bakanlığı, türkiye'yi kara paranın en kolay aklandığı ülkeler listesine almıştır ki bu da kumarhanelerin kapatılması kararında etkili olmuştur.

    kumarhaneler kralı ömer lütfi topal, kumarhanelerin kapatılma kararı alınmadan hemen önce istanbul'da öldürülmüştür!

    yine dizide tombalacı mehmet'in öldürüleceğini anlayınca ruslara yanladığını da görüyoruz. 1850'lerden itibaren türkiye üzerinde gördüğümüz abd - rus çekişmesinin derin devlet ayağına da böylece değinilir. 90'lı yıllar ve 2000'lerin başı türk - rus ilişkilerinin aşırı gergin olduğu yıllardır zaten.

    karanlık dönemlermiş.

  • kadir gecesiyle dalga geçmek mi daha günah yoksa birilerinin arkadaşlarıyla yaptığı bir saygısızlığı kişisel hesabından araklayıp halka linç ettirilmek suretiyle ekmek paralarından etmek mi?

  • demek kendi bir kadının yanında yolculuk yapsa tacizde bulunacak… standart islamcı kafası…

    lan birde bana faşist diyorsunuz.. bundan sonra otobüste yanıma müslüman istemiyorum diye sorun çıkarıcam. yolda falan badeler beni korkum var.

    edit: kaynak geldi bir adet vasıfsız.
    kaynak için @punkthesystem'e teşekkürler.

  • kadınları eve bırakmak yerine kadınların evine kendisinin gidebileceği güvenli bir ortam sağlamak mesele.